Ana içeriğe atla

İKİ VELİ


Vaktiyle irfan aşığı bir zat, çok hürmet ettiği kemalli bir zata: "Bana ermiş bir veli gösterebilir misin?" diye yalvarmış. O zat da: "Haydi sokağa çıkalım, istediğini sana göstereyim" demiş.

Sokağa çıkmışlar, kamil olan zat bir kasap dükkanına uğramış bir okka et kestirmiş, eti eline alır almaz: "Bu et yağlı" demiş, beğenmemiş. Kasap bir daha kesmiş, bu sefer de "Çok yağlı verdin" demiş yine beğenmemiş. Kasap bir daha kesmiş, bu defa: "İyi amma çok kemikli oldu" demiş, reddetmiş. Hulasa bir koyunu parça parça yaptırdıktan sonra "Beğenmedim bugün et almayacağım" diyerek dükkandan çıkmışlar, kasap da:
"Kusura bakmayın size layık et yapamadım" diye özür dilemiş. 

Kamil olan zat, yanındaki zata dönerek:
"Nasıl?" Demiş "İşte veli böyle olur. Koyununu parça parça ettirdik de adam gık demedi. Zira her sözü, her işi Allah'dan diliyor ve biliyor. Şimdi gel sana evliyadan birini daha göstereyim." diye bu defa bedestene girmişler, çuha satan bir dükkana uğramışlar, kamil zat selam vermiş, raftaki toplardan birkaç top çuha göstererek: "Şu çuhaları bana gösterebilir misiniz?" demiş. Mal sahibi cevaben:
"Yook! Böyle alışveriş olmaz. Evvela çuhalardan birini katiyyen beğeneceksiniz, sonra fiyatına karar vereceksiniz, ondan sonra da kestirip alacaksınız. Ben kasap değilim, eti parçalattırıp parçalattırıp da beğenmedim diyerek çıkıp gidesiniz" deyince, oradan da ayrılmışlar. 

Kamil olan zat, talip olan kimseye hitaben:
"İşte bu da veli. Kasabın koyununu parçalattığımızı biliyor. Şimdi sence bunların hangisi daha büyük veli?" diye sormuş. 
Talip: "Herhalde kasap daha büyük veli olmalı" deyince, kamil zat cevaben:

"Hayır. Çuhacı daha büyük veli. Zira elinde şeriat terazisi var. Kuran ile hareket ediyor, ne zarara giriyor, ne zarar veriyor. Kasap ise deryai vahdete dalmış, fena mertebesine kendini salmış, fakat henüz nakıs. Bu makamın da daha ilerisi vardır ki bunlar "beka" ve "irşad" mertebeleridir. "Haydi şimdi gidelim kasaptan etleri alalım da zarar görmesin" buyurur.

Şemseddin YEŞİL / Maneviyat Bahçesi

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süryanice

Geçen gün beni heyecanlandıran bir yazıya denk geldim. Süryaniceyle alakalıydı. Kısa bir bölümünü burada yayınlayacağım. Anlayabilmek için “ Ahma hamîsen, etma tamîsen..”  duasını birkaç sefer tekrar ettiğimde nedense Üstadım’ın ‘size söylenenden başkasını söylemeyin’ tavsiyesi aklıma geldi ve sustum. Bu hususu kendisine sormak için not aldım. Çünkü çok uzun ve çok yönlü olan bu meseleyi birkaç cümleyle kalbime tesir ettirebilecek yegane kişi kendisidir. O yüzden yazının tamamını paylaşıp yormak istemiyorum, bir bilgi olarak kalsın. Nasip olursa ve dillenmesi gereken bir meseleyse cevabını mecliste alırız inşallah.  “Abdülaziz Debbağ Hazretleri buyurdu ki; Tilmisan’ın saygıdeğer zevatından birkaç kişi bize geldi­ler. Beytullah’a hacceden zatlardan bazısı onlara demişler ki: Bir ara  Şeyh İbrahim Düsûkî  Hazretlerinin kabrini ziyaret et­tik. Tam bu sırada Şeyh İbrahim Hazretleri bize şu duayı öğ­retti: Bismillâhil hâlikil ekberi ve hüve hirzün mâniün mimmâ ehâfü m...

Kelime-i Tevhidle İlgili Hadis-i Şerifler

“Bir kimse, günde yüz kere (la ilahe illellah) derse, kıyamet gününde Allahu Teala (c.c) Hz.leri, o kulunun yüzünü ayın ondördüncü bedir gecesindeki parlaklığı gibi ba’s ve haşr edecek ve sevap cihetinden onun ameli derecesine, hiç kimsenin ameli ref olunmayacaktır. (Ancak onun kadar ve daha ziyade diyenlerinki müstesnadır.)  Et-Tegrib C.2 S.449 “Bir kimse (La ilahe illallah) diye şhadet getirirse, Allah’ü teala(c.c) Hz.leri o kimse üzerine cehennem, haram kılar.”  Et-Tegrib C.2 S.412 “Zikrin efdali La ilahe illallah’tır.”  Riyazussalihin “Bir Müslüman kul La ilahe illallah deyince, bu tevhid kelimesi gökleri yarar, Allah’ın (c.c) huzuruna varıp durur. Allah-u Teala (cc) Hz.leri ‘Sakin ol! Sakin ol!’ der. Kelime-i Tevhid cevap verir: ‘Nasıl sakin olayım. Beni söyleyen kişi mağfiret olunmadıkça sakin olamam. Heyecan ve ızdırabım dinmez.’ deyince Cenab-ı Hakk da: ‘Daha o kulumu lisanından seni akıtıp söylettiğim zaman onu mağfiret etmiştim.’ Buyurur. Ve Kelimei Tevhid ra...

Cemaatle Zikr'in Fazileti, Edep ve Erkanı - Mustafa ÖZBAĞ (Makale)

Zikri yaptırana Zakir denir. Zikr halakası mümkün olursa daire(halaka) şeklinde oluşturulur. Zakir zikrin adabını bilenleri birinci halakaya alır. Diğerlerini ikinci halakaya alır ve herkesin eşit bir şekilde zikri öğrenmesini ve yapmasını temin eder. İlahizen, gudümzenlerin ve mahalle görevlisi arkadaşların davet edilmeyi beklemeden ön halkaya geçmeleri gerekir. Zikrullahta üstad bulunsa dahi, görevli arkadaşların da bu şekilde halkayı tanzim etmeleri adabtandır. Ön halkada bulunmakla arka halkalarda olmak arasında fazilet farkı yoktur. Görevlilerin şehir dışından üstadı ziyarete gelen görevlileri ve misafirleri ön halkaya davet etmesi de adabtır. Zikrullah bitmeden, zikri terk etmek gerekiyorsa, üstadın müsaadesi olmadan terkedilmemelidir. Zikrullah yapılan mekanda kapı ve pencerelerin örtülmesi sünnettir. Zikrullah halkasının ortasına şifa niyetiyle su ve şeker konulabilir. Halka kurulduktan sonra, zakir silsile-i sadat üzere bağışlama yapar. Bağışlama usulü şöyledir: “Üç İhlas Bir...