Ana içeriğe atla

DERS 3 MESTLER ÜZERINE MESHETMEK/MISVAK BAHSI (24.10.16)

​Muhtasar'ul Kuduri Hanefi Fıkhı

“Âlemlerin Rabbi olan Allahü teâlâya hamdolsun. Hüsn-i hatime (Güzel netice, iyi akıbet) Allahü teâlâdan korkanlar içindir. O’nun Resûlü Muhammed aleyhisselâma ve O’nun Ehl-i beytine, Eshâbına ve Onun izlerinde gidenlere bizden selâmlar ve hayır duâlar olsun.”
(Ve aleyküm selam..)

Bismillahirrahmanirrahim..

MESTLER ÜZERİNE MESHETMEK
Meshin Hükmü
51. Kişi mestleri kamil bir taharetten sonra giyip ardından abdestini bozsa abdesti gerektiren her türlü hadesten dolayı mestler üzerine meshedebilir.
Meshin Süresi
52. Kişi mukim ise bir gün ve bir gece, yolcu ise üç gün ve geceleri boyunca meshedebilir.
53. Meshin süresi abdestin bozulmasından sonra başlar
Meshin Yapılışı
54. Mestler üzerine mesh, mestlerin üst tarafına ayak parmak uçlarından ayak bileklerine doğru parmaklarla çizgi şeklinde çekilerek yapılır. Bunun farzı elin en küçük parmağı(serçe parmağı) ile üç parmak miktarıdır.
Mestler Üzerindeki Yırtıkların Hükmü
55. Ayak parmaklarından üç parmak görünecek kadar miktarda büyük yırtığı bulunan mest üzerine mesh yapılmaz. Yırtık daha küçük ise mesh yapmak caizdir.
56. Gusletmesi gereken kimsenin mestler üzerine meshetmesi caiz değildir.
Meshin Bozulması
57. Abdesti bozan şeyler meshi de bozar. Meshi ayrıca mestleri çıkarmak ve mesh müddetinin dolması da bozar. Mesh müddeti dolduğunda kişi mestlerini çıkarıp iki ayağını yıkayarak namazını kılabilir, abdestin geriye kalan bölümünü tekrar alması gerekmez.
Yolculuk ve İkamet Halinde Mesh
58. Mukim iken mesh yapmaya başlayan bir kimse bir gün ve bir gece dolmadan yolculuğa çıksa, üç gün üç gece mesh yapabilir.
59. Yolcu iken mesh yapmaya başlayan bir kimse sonradan mukim olsa bakılır:
O ana kadar bir gün bir gece veya daha fazla süreyle mesh yapmışsa mestlerini çıkarıp ayaklarını yıkar.
Bir gün veya bir geceden daha az süreyle mesh yapmışsa bir gün ve bir geceyi tamamlar.
Üzerine Mesh Yapılabilen ve Yapılamayan Şeyler
60. Mestler üzerine çizme giyen kimse bunlar üzerine de mesh yapabilir.
61. Ebu Hanifeye göre deri ile kaplanmadıkça veya altları pençelenmedikçe çoraplar üzerine mesh yapılmaz.
Ebu Yusuf ve İmam Muhammed’e göre ise kalın olup da su geçirmeyen çoraplara mesh yapmak caizdir.
62. Sarık, takke, peçe ve eldiven üzerine mesh yapmak caiz değildir.
63. Kişi abdestsiz olarak da bağlamış olsa sargı üzerine mesh yapabilir. Yara iyileşmeden önce sargı düşerse mesh batıl olmaz. Yara iyileştikten sonra sargı düşerse mesh batıl olur.
 
HADISLER
KUTUBUSİTTEDEN HADİSLER:

MEST ÜZERİNE MESHETMEK
3665 - Muğire İbnu Şu'be (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la beraberdim. Bana:
"Ey Muğire, su kabını al!'' emretti. Ben de onu aldım. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (la tenhaya gittik. O) benim gözümden kayboldu, kaza-yı hâcet yaptı, (geri döndü). Üzerinde Şâmi bir cübbe vardı. (Abdest almak için hazırlık yaptı. Cübbesinin yenlerini çemreyip) kollarını çıkarmaya çalıştı. Ancak (yenler) dardı. Ellerini (yenlerin uç kısmından geri çıkarıp cübbeyi sırtına koyup kollarını) alttan çıkardı. Ben su döktüm, namaz için abdest aldı. Mestleri üzerine meshetti, sonra namaz kıldı."

3666 - Bir diğer rivâyette: "Mestlerini çıkarmada yardımcı olmak için eğildim. Bana:
"Bırak onları, zirâ ben, abdestli olarak mestlerimi giyindim" buyurdu ve üzerlerine meshetti.''
Bu Sahiheyn'in lâfzıdır.

3667 - Müslim merhumun bir diğer rivayetinde: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mestleri, başının ön kısmı (alnı) ve sarığı üzerine meshetti '' denilmiştir.

3668 - Ebu Dâvud'un bir diğer rivayetinde: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) mestleri üzerine meshetmişti; ben:
"Ey Allah'ın Resulü! yoksa unuttunuz mu?'' dedim.
"Bilakis, dedi, belki sana unutturuldu. Aziz ve celil olan Rabbim, bana böyle emretti.''
Buhari, Vudü 48, 3 5, 49, Salât 7, 25, Cihâd 90, Megâzi 80, Libâs 10, 11; MüsIim, Taharet 77, 79, 81, 82, (274); Muvatta, Tahâret 42, (1, 36); Ebu Dâvut, Tahâret 59; (149, 150; 151); Tirmizi, Tahâret 72, (97, 98, 99, 100); Nesâi, Tahâret 96, 97, 100, 87, (1, 82, 83, 84, 76).

3672 - Cerir İbnu Abdillah el-Beceli (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre, Cerir, abdest alıp mestleri üzerine meshedince, kendisine:
"Mest üzerine mesh mi yapıyorsun'' diye sormuşlardır. O da:
"Evet demiştir, ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı gördüm. Bevletti sonra abdest aldı. (Sıra ayaklarına gelince, yıkamayıp) mestlerinin üzerine meshetti '' dedi.
Buhari, Salât 25; Müslim, Tahâret 73, (272); Tirmizi, Tahâret 70, (93); Nesâi, Tahâret 96, (1, 81).

3674 - Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Mekke'nin fethedildiği gün, beş vakit namazın hepsini tek bir abdestle kıldı ve mestlerine meshetti. Hz. Ömer (radıyallahu anh):
"Bugün, hiç yapmadığın bir şeyi yaptın!'' dedi. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Âmmden (bilerek) yaptım ey Ömer" cevabını verdi.''
Müslim, Taharet 86, (277); Ebu Dâvud, Tahâret 66, (172); Tirmizi, Tahâret 45, (61); Nesai, Tahâret 101, (1, 86). Tirmizi ve Nesai'nin rivâyetinde mesh'in zikri geçmez.)

3676 - Evs İbnu Evs es-Sakafi (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı bir kavmin kuyusuna gelmiş, abdest alırken gördüm. Abdestini aldı, ayakkabılarına ve ayaklarına meshetti."
Ebu Dâvud, Tahâret 62, (160).

3679 - Hz. AIi (radıyallahu anh) buyurdular ki: "Eğer din insanın fikrine göre olsaydı, mestin altını meshetmek, üstünü meshetmekten evlâ olurdu. Ancak ben Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mestin üstünü meshettiğini gördüm."
Ebu Dâvud, Tahâret 62, (162).

3682 - Şüreyh İbnu Hâni anlatıyor: "Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'ya mest üzerine meshetmekten sormaya geldim. Bana: "Sana Ebu Talib'in oğlu (Hz. Ali) (radıyallahu anh)'yi tavsiye ederim, git ona sor. Zira o, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte seyahatlerde bulunmuştur!" dedi. Bunnun üzerine gidip ona sordum. Şu cevabı verdi:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), (mesh müddetini) yolcu için üç gün üç gece tuttu, mukim için de bir gün bir gece tuttu.''
Müslim, Tahâret 85, (276); Nesâi, Tahâret 99, (1, 84); İbnu Mâce, Tahâret 86, (552).

3683 - Saffan İbnu Assâl (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) yolcu olduğumuz zaman, bize mestlerimizi üç gün üç gece, cenâbet hali dışında küçük ve büyük abdest bozma, ve uyku sebebiyle çıkarmamamızı emrederdi."
Tirmizi, Tahâret 71, (96), Da'avât 102, (3529, 3530); Nesâi, Tahâret 98, (1, 83, 84); İbnu Mâce, Tahâret 86, (554).

​MİSVAK
3588 - Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Eğer ümmetim üzerine zahmet vermeyecek olsaydım, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim."
Buhari, Cum'a 8, Temenni 9; Müslim, Tahâret 42, (252); Muvatta, Tahâret 115, (1, 66); Ebu Dvud, Tahâret 115, (46); Tirmizi, Tahâret 18, (22); Nesâi, Tahâret 7, ( 1,12). Bu metin Sahiheyn'in metnidir.
Muvatta'nın rivâyetinde: ". . her abdestte. . .'' denmiştir.

3589 - Ebu Dâvud ve Tirmizi'nin Zeyd İbnu Hâlil el-Cüheni radıyallahu anh'tan kaydettikleri rivâyet şöyledir:
"Resülullah aleyhissalâtu vesselâm'ın şöyle söylediğini işittim: "Ümmetime zahmet vermeyecek olsam, her namazda misvak kullanmalarını emrederdim ve yatsı namazını da gecenin üçte birine kadar te'hir ederdim.
Ebu Dâvud, Tahâret 25, (47); Tirmizi, Tahâret 18, (23).

3591 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalatu vesselam gece (namaza) kalktığı vakit ağzını misvakla ovalardı.''
Buhari, Cum'a 8, (2, 212), Vudü 73, Teheccüd 9; Müslim, Tahâret 45, (254); Ebu Dâvud, Tahâret 30, (55); Nesâi, Tahâret 2, (1, 8) Bu metin Sahiheyn'e aittir.

3593 - Bir diğer rivâyette şöyle gelmiştir: "(Resülullah aleyhissalâtu vesselâm) gece veya gündüz yattığında ve kalktığında mutlaka abdest almazdan önce misvaklanırdı."
Ebu Dâvud, Tahâret 27, 30, (51, 56, 57); Müslim; Tahâret 45, (253); Nesai, Tahâret 8, (1, 13), Metin Ebu Dâvud'a ait.

3594 - Yine Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Misvak ağız için temizlik vasıtasıdır. Rab Teâla için de rıza vesilesidir.''
Nesâi, Tahâret 5, (1, 10)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süryanice

Geçen gün beni heyecanlandıran bir yazıya denk geldim. Süryaniceyle alakalıydı. Kısa bir bölümünü burada yayınlayacağım. Anlayabilmek için “ Ahma hamîsen, etma tamîsen..”  duasını birkaç sefer tekrar ettiğimde nedense Üstadım’ın ‘size söylenenden başkasını söylemeyin’ tavsiyesi aklıma geldi ve sustum. Bu hususu kendisine sormak için not aldım. Çünkü çok uzun ve çok yönlü olan bu meseleyi birkaç cümleyle kalbime tesir ettirebilecek yegane kişi kendisidir. O yüzden yazının tamamını paylaşıp yormak istemiyorum, bir bilgi olarak kalsın. Nasip olursa ve dillenmesi gereken bir meseleyse cevabını mecliste alırız inşallah.  “Abdülaziz Debbağ Hazretleri buyurdu ki; Tilmisan’ın saygıdeğer zevatından birkaç kişi bize geldi­ler. Beytullah’a hacceden zatlardan bazısı onlara demişler ki: Bir ara  Şeyh İbrahim Düsûkî  Hazretlerinin kabrini ziyaret et­tik. Tam bu sırada Şeyh İbrahim Hazretleri bize şu duayı öğ­retti: Bismillâhil hâlikil ekberi ve hüve hirzün mâniün mimmâ ehâfü m...

Kelime-i Tevhidle İlgili Hadis-i Şerifler

“Bir kimse, günde yüz kere (la ilahe illellah) derse, kıyamet gününde Allahu Teala (c.c) Hz.leri, o kulunun yüzünü ayın ondördüncü bedir gecesindeki parlaklığı gibi ba’s ve haşr edecek ve sevap cihetinden onun ameli derecesine, hiç kimsenin ameli ref olunmayacaktır. (Ancak onun kadar ve daha ziyade diyenlerinki müstesnadır.)  Et-Tegrib C.2 S.449 “Bir kimse (La ilahe illallah) diye şhadet getirirse, Allah’ü teala(c.c) Hz.leri o kimse üzerine cehennem, haram kılar.”  Et-Tegrib C.2 S.412 “Zikrin efdali La ilahe illallah’tır.”  Riyazussalihin “Bir Müslüman kul La ilahe illallah deyince, bu tevhid kelimesi gökleri yarar, Allah’ın (c.c) huzuruna varıp durur. Allah-u Teala (cc) Hz.leri ‘Sakin ol! Sakin ol!’ der. Kelime-i Tevhid cevap verir: ‘Nasıl sakin olayım. Beni söyleyen kişi mağfiret olunmadıkça sakin olamam. Heyecan ve ızdırabım dinmez.’ deyince Cenab-ı Hakk da: ‘Daha o kulumu lisanından seni akıtıp söylettiğim zaman onu mağfiret etmiştim.’ Buyurur. Ve Kelimei Tevhid ra...

Cemaatle Zikr'in Fazileti, Edep ve Erkanı - Mustafa ÖZBAĞ (Makale)

Zikri yaptırana Zakir denir. Zikr halakası mümkün olursa daire(halaka) şeklinde oluşturulur. Zakir zikrin adabını bilenleri birinci halakaya alır. Diğerlerini ikinci halakaya alır ve herkesin eşit bir şekilde zikri öğrenmesini ve yapmasını temin eder. İlahizen, gudümzenlerin ve mahalle görevlisi arkadaşların davet edilmeyi beklemeden ön halkaya geçmeleri gerekir. Zikrullahta üstad bulunsa dahi, görevli arkadaşların da bu şekilde halkayı tanzim etmeleri adabtandır. Ön halkada bulunmakla arka halkalarda olmak arasında fazilet farkı yoktur. Görevlilerin şehir dışından üstadı ziyarete gelen görevlileri ve misafirleri ön halkaya davet etmesi de adabtır. Zikrullah bitmeden, zikri terk etmek gerekiyorsa, üstadın müsaadesi olmadan terkedilmemelidir. Zikrullah yapılan mekanda kapı ve pencerelerin örtülmesi sünnettir. Zikrullah halkasının ortasına şifa niyetiyle su ve şeker konulabilir. Halka kurulduktan sonra, zakir silsile-i sadat üzere bağışlama yapar. Bağışlama usulü şöyledir: “Üç İhlas Bir...