Ana içeriğe atla

DERS 5 NAMAZ BAHSİ BÖLÜM 1

DERS 5 NAMAZ BAHSİ BÖLÜM 1 
Namaz Bahsî:

(Namaz dinin direğidir. Onu terkeden dinini yıkar.) Sabah namazının başlangıcı gök kenarlarında (sağa, sola) yayıl­mış beyazlıktan ibaret olan ikinci fecir[3] doğduğunda başlar, son vak­ti güneş doğuncaya kadar olur. Öğle namazının ilk vakti, güneşin zeva-la doğru kaydığı zamandır. îmam-ı Âzam Ebû - Hanife (R.A.) ye göre, (öğle zamanı güneşin göğün ortasından biraz batıya doğru kaymış buunduğu zamandır ki zeval (kayış) gölgesi hariç, her şeyin gölgesi iki misli olunca öğlenin sonudur. Ebû - Yusuf ve Muhammed diyorlar ki; her şeyin gölgesi bir misli olunca öğlenin sonudur. Her iki görüşe göre de ö İlk vakti öğlenin vakti çıkmcadır. Sonu güneş batıncaya kadardır. Akşam namazının ilk vakti" güneşin battığı zamandır. Sonu ise , Ebû - Hanifeye (R.Â.) göre, kırmızılıktan sonra gök-zamandır. Sonu ise Ebû  Hanifeye (R.A.) göre, Kırmızılıktan sonra gök­lerin etrafındaki beyazlıktan ibaret olan şafak batıncaya kadardır. Ebû Yusuf ve Muhammed (R.A.) dediler ki; (güneş battıktan sonra görünen) kırmızılık kayboluncaya kadardır. Yatsının ilk zamanı şafak (yâni ak­şamın son vaktinin alâmeti) kaybolunca başlar. Son zamanı ise fecir (yâni sabah namazının başlangıcı) doğuncaya kadardır. Vitir namazı­nın ilk vakti yatsıdan sonradır, son vakti ise fecir doğuncaya kadardır. -Fecir (sabah) namazında ortalık ağarıncaya kadar gecikmek müste-haptır. Yaz zamanında öğle namazını biraz serinliğe tehir etmek, (yâni İkindiye doğru biraz tehir etmek) kış mevsiminde ilk zamanda kılmak, ikindi namazını güneş bozulmayıncaya (sararmayıncaya) kadar tehir etmek, akşam namazını acele ve ilk zamanda kılmak, yatsı namazım gecenin üçte birisinin geçmesinden az evveline kadar geciktirmek müs-tehaptır. Vitir namazını gece namazına alışmış insan için gecenin so­nuna kadar geciktirmesi müstehap kılınmıştır. Eğer uyanacağına tam güveni olmazsa-uyumadan evvel vitir namazını kılacaktır. [4]

Ezan Bahsi:

Beş vakit namaz ve cuma için ezan okumak sünnettir. Fakat bun­lardan başka (namaz) lar için sünnet değildir. Ezanın sıfatı- (keyfiyeti) müezzinin «döıt defa: Allahü ekber, iki defa: Eşhedüenlâ ilahe illalla-hü, iki defa: Eşhedü enne Muhammcdcn Resûlullâhi, iki defa: Ilayyc-aîessalât, iki defa: Hayyealel felah, iki defa: Allahü ekher ve sonunda Iâ ilahe illallah» demesidir. Ezanda önce gizlice (Şafiî Mezhebinde olduğu gibi) «eşhedü enlâilâhe illâllahü, Eşhedü enne Muhammeden Resûlul-lâh)> deyip -sonra yüksek sesle tekrar etmek yoktur. (Belki doğrudan gür sesle, okunacaktır) Sabah ezanında «Hayyealel felah» tan sonra iki de­fa «Es-salâtü hayrun minen nevm» (namaz uykudan daha hayırlıdır) ibaresini ilâve edecektir.
İkâmet aynen ezan gibidir. Şu kadar var ki, felahtan sonra iki de­fa «kad kaametissalât» (namaz başladı) ilâvesi yapılacaktır. Ezan, ke­limeleri ayırarak ve nefes alarak okunmalıdır. Kaamette ise kelimeleri arka arkaya takmak suretiyle biraz acele edilmelidir. Okuyan kişi, ezan ve kaamette kıbleye doğru durarak okuyacak, hayyeales salât ve hay­yealel felaha gelindiği zaman yüzünü sağa ve sola çevirecektir. (Yâni bi­rincisinde sağa ikincisinde sola çevrilecektir). Geçmiş namaz için hem ezan okunur, hem de kaamet getirilir. Eğer kişinin birkaç namazı geç­miş ise (ve onları kaza etmek istiyorsa) birincisine hem ezan okur, hem de kaamet getirir, ikincisi için ise muhayyerdir. İsterse hem ezan okur hem de kaamet getirir. İsterse yalnız kaametle iktifa eder. Ezan ve kaa-metin abdestli okunması (İslama) daha uygundur. Şu halde eğer ab-destsiz ezan okunursa caizdir, (amma sevabı azdır) abdestsiz kaamet et­mek ve cünüp olarak ezan okumak mekruhtur [5] Kişi bir namazın vakti girmeden onun için ezan okuyamaz. ' .

Namazdan Evvel Yapılması Gereken Şartlar:

1- Evvelce beyan ettiğimiz gibi, necasetler ve abdestsizliklerden (küçük ve büyük abdestsizlik) temizlenmeyi musalli(namaz kılan) daha namaza başlamadan evvel yapmalıdır.
2- Avretini örtmelidir. Erkeğin avreti; göbeğin altından dize ka­dardır. Diz de avrete dahildir. Hür hanımın bütün bedeni, (yüzü ile iki eli ve iki ayağı hariç) avrettir. Erkek için avret sayılan: yerler câriye içinde avret sayılır. Bir de ayrıyeten cariyenin karnı ve sırtı avrettir. Cari­yenin karın ve sırtı hariç, diğer beden kısmı avret değildir.
3- Necaseti giderecek herhangi bir nesneyi elde edemeyen kişi, necasetle beraber namazını kılar ve tekrar da etmez.
4 -Namaz kılmak için elbise bulamayan kimse oturarak, rüku ve .secdesi için ima (işaret) ederek namazını kılar. Eğer böyle bir kimse ayakta namaz kılarsa,, bu namazı kâfidir. Fakat birinci şekil daha efdaldir.
5 -İçine girdiği namaza niyetlendiği zaman niyetle -tahrîm tekbiri (yâni baştaki Allahü ekber) arasına her.hangi bir amelin fasıl olarak girmemesine dikkat etmelidir.
6 -Kıbleye karşı duracaktır. Ancak (bir şeyden ötürü) korkarsa, o zaman hangi tarafa yüzünü çevirebilirse öylece namazını edâ eder. Eğer kişiye kıblenin ne tarafta olduğu şüpheli olursa ve aynı zamanda kıbleyi kendisinden soracağı bir kimse de yoksa, İçtihat (arama) yapa­cak ve («kıble bu taraftır» diye zannettiği tarafa durarak) namazını edâ edecektir. Namaz kıldıktan sonra yanlış olduğunu bilirse, namazını tek­rar etmez. Namazın içinde iken yanıldığını anlarsa kıbleye döner ve kıl­dığının üzerine geri kalan kısmını bina eder.

Namazın Sıfatları:

Namazın farzîan altıdır:
1- Tahrim tekbiri,
2- Ayakta durmak (eğer kudreti varsa),
3- Kur'andan bir şey okumak,
4- Rükûa var­mak,
5- Secdeye varmak,
6- Bir teşehhüd miktarı (bir ettehiyyatüyü okuyacak kadar) son rekâtta oturmaktır. Bunlardan başkası sünnettir. [6] Kişi namaza girdiği zaman tekbir getirir, tekbirle beraber iki elini, baş parmaklar kulağın yumuşağıyle aynı hizada oluncaya kadar kaldı­rır. Eğer tekbirin yerine «Allahü eceli» (Allah her şeyden daha üstün­dür) veya âzam (her şeyden daha büyüktür) veya «Er-rahmânu ekber» (Rahman olan Allah daha yücedir) dese Ebû-Hanife ve Muhammed (R.A.) e göte, kâfidir. Ebû-Yusuf dedi ki: Namaza başlama ancak tek­bir lâfzı (yâni Allahü Ekber) île caiz olur. Sağ eliyle sol elini tutar, iki elini göbeğin altına koyar ve «Sübhanekellahümme ve bihamdik ve te-bare fcesmük ve Teâlâ cedddük ve la ilahe gayruk» yi okuyarak şeytandan Allah'a sığınmak mânasını taşıyan: «Euzü billâhimineş şeytanirra-cim» i ve Besmeleyi gizlice getirir, sonra Fatihatül kitap (kitabın bag-Iangıcı) ve .beraberinde bir sûreyi veya istediği her hangi bir surenin ü; âyetini okur. İmam: «Veladdâllin» in ardında «Âmin» dediğinde cemaat da yavaşça âmîn der, sonra tekbir getirir ve rükûa varır, rükû halinde iki eliyle diz kapaklarını tutar el parmaklarım açar, sırtını tam düzel­tir, başını dik veya başaşağı eğmez, (Belki tam sırtının hizasında tutar). Rükûda üç defa «Sübhâne Rabbîyel azîm» der. Üç defa demek en azı­dır, sonra başını kaldırır ve «Semîallâhü limen hamide» (Allah kendisi­ne hamdedenin hamdîni kabul etti) der. Cemaat ta «Rabbena leke! hamd» (Ey ulu Allahımız hamd etmek sanadır) der. Tam ayağa kalktı­ğı zaman tekbir getirip secdeye varır iki eliyle...yere dayanır, yüzünü iki elinin arasına koyar, burnu ve alnı üzerine sec­de eder. Ebü-Hanife'ye göre yalnız burnun veya alnın üzerine secde ederse kâfidir. Ebû-Yusuf ve Muhammed buyurdular ki: (Yalnız burun üzerine secde etmek ancak özürlü ise olabilir. Eğer kişi sarığının kıvrım­ları üzerine, veya elbisenin artığı (fazlası) üzerine secde ederse caizdir. Kanatlarını (kollarını) yanından uzak tutar, karnını baldırlarından uzaklaştırır, ayak parmaklarını kıbleye ; evirir, secdesinde üç defa «Sübhane Rabbiyel âlâ (En yüce Allahımı ortaktan tenzih ediyorum) der. Bu kadarı teşbihin en azıdır. Sonra bacını secdeden kaldırarak tekbir geti­rir. Oturarak mutmain olduktan sonra (istikrara kavuştuktan sonra) tekrar tekbir getirir secde eder, secdede mutma'in olunca tekbir getirir ayaklarının yüzü üzerine, oturmaksızm ve elleriyle yevedayanmadan ayağa kalkar. İkinci rekâtı da birinciyi yaptığı gibi yapar. Ancak iftitah (açmak) duası (Sübhaneke) ve euzuyu okuyamaz. Ellerini ancak tah-rim tekbirinde kaldırır, ikinci rekâtın ikinci secdesinden başını kaldır­dığı zaman, sol ayağını yayarak üzerine oturur, sağını tam diker ayak parmaklarım kıbleye çevirir, iki ellerini baldırlarının üzerine koyar, si parmaklarını salıverir ve teşehhüdü (Ettehiyyâtüyü) okur. Teşehhüd: «Ettehîyyâtü lillâhî vessaîevâtü vettayyibatü Esselâmü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtühü Esselâmü aleynâ ve âlâ ibâdul-lâhissalibin. Eşhedü enlâ ilahe illâllahü ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve Resûlühü» dür [7]. Birinci oturuşta bu kadardan daha fazla bir şey okumaz. Son iki rekâtta yalnız fatiha-i şerifeyi okur. Namazın eonunda oturduğu zaman birinci oturuş gibi, oturur, teşehhüdü okur. Peygamber (A.S.). üzerine saîâvat getirir, Kur'an kelimelerine ve Pey­gamberden (A.S.) rivayet edilen dualara benzer dualar okur. İnsan ke­lâmına benzer duaları okuyamaz. Sonra sağma selâm vererek aEsselâ-mü Aleyküm ve Rahmetullahi» der ve soluna da aynisini söyleyerek selâm verir.
Sabah namazında, akşam ve yatsının birinci ikinci rekâtlarında eğer imam ise sesli, üçüncü ve dördüncü rekâtlarda da gizli okuyacak­tır. Eğer tek başına namaz kılıyorsa, muhayyerdir. İsterse kendisine din­letecek derecede sesli, dilerse gizli okuyacaktır. İmam öğle ve ikindi na-._mazlarm_(bütün rekâtını) da gizli okuyacaktır.
Vitir vacip üç rekâttır. Aralarını seıâm vermek suretiyle kesemez. Üçüncü rekâtta bütün sene boyunca rüküdan-evvel kunut duasını oku­tacaktır. Vitrin bütün rekâtlarında fatihayla beraber zamm-ı sure oku- ; nacaktır. Kunut duası okunmak istendiği zaman (zammı sureden sonra daha rükû a varmazdan evvel) tekbir alınıp eller kulakların yumuşak­lığına kadar kaldırılarak tekrar bağlanır ve okunur —vitirden başka herhangi bir namazda kunut okunmaz. Hiç bir namazda muayyen bir sûrenin okunması yoktur kî, ondan başka sûre onun yerini tutmaz ol­sun. (Fatiha hariç) herhangi bir sûreyi bir namazda [8] daima okuyup ondan başkasını okumazsa [9] Mekruh olur. Ebû-Hanife (R.A.) ye gö­re; okumanın namazda kifayet edecek miktarının en azı kendisine Kur'-an ismi şâmil olan miktardır [10] Ebû-Yusuf ve Muhammed dediler ki; üç kısa veya bir uzun âyetten az olmaması lâzımdır. İmama tâbi olan cemaat okumaz (İmamın arkasında olanlar için imamın okuması kâfi­dir (hadis-i şerif). Başkasının namazına girmek isteyen (başkasına • uyan, onu kendisine imam eden) kişi iki niyete muhtaç olur.
1-Na­maz niyeti,
2- Mütâbiat (uymak) niyetidir.

​....
HADISLER

KUTUBUSİTTEDEN HADİSLER

3687 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la bir seferde beraber idik. Beydâ nam mevkiye veya Zâtu'l-Ceyş denen yere gelmiştik ki benim bir kolyem kop(up kaybol)du. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu aramak için kaldı, O'nunla birlikte herkes orada kaldı. Bir su başında da değillerdi. Üstelik beraberlerinde su da yoktu.
Halk Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)'e uğrayıp:
"Aişe'nin yaptığını gördün mü! Hem Resulullah'ı, hem de herkesi burada oyaladı. Bir su başında değiller, beraberlerinde su da yok!" demişler. Resulullah başını dizlerimin üzerine koymuş uyurken Ebu Bekr (radıyallahu anh) çıkageldi.
"Sen Resulullah aleyhissalatu vesselam'ı da halkı da, burada hapsettin. Bir su başında değiller, beraberlerinde su da yok!" diyerek, babam beni azarladı ve Allah'ın dilediğince başka şeyler de söyledi. (Öfkesini daha da yenemeyip) eliyle böğrüme böğrüme dürterek (canımı yaktı). Resulullah'ın başı dizimin üzerinde olduğu için kımıldamamaya çalıştım.
Resulullah aleyhissalatu vesselam sabaha kadar, susuz olarak uyudu. Sabah olunca Allah Teâla Hazretleri, teyemmüm ayeti'ni inzal buyurdu: "...Su bulamazsanız temiz toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi ve ellerinizi onunla meshedin. Allah size zorluk yapmak murad etmez, bilakis sizi temizlemek, ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak ister, ola ki şükredersiniz" (Maide 6).
Üseyd İbnu Hüdayr -ki (Akabe biatına katılan) nakiblerden biridir- dedi ki: "Ey Ebu Bekr ailesi! Bu, sizin ilk bereketiniz değildir."
(Hz. Aişe) sözüne devam ederek) dedi ki: "Bindiğim deveyi dürtüp kaldırdım. (Kaybolan) kolye altında çıktı."

3688 - Ebu Dâvud'un rivayetinde Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) der ki: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Üseyd İbnu Hudavr (radıyallahu anh)'la Hz. Enes'i, Hz. Aişe (radıyallahu anha)'nin kaybettiği kolyeyi aramaya gönderdi. Bu esnada namaz vakti girdi. Abdestsiz namaz kıldılar. Gelip durumu Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a haber verdiler. Bunun üzerine teyemmüm âyeti indirildi.''
Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Üseyd, Hz. Aişe'ye: "Allah sana rahmetini bol kılsın, senin başına hoşlanmadığın her ne gelmiş ise onda Allah senin için de müslümanlar için de bir ferec (sıkıntıdan kurtulma) kılmıştır '' dedi.''
Buhari, Teyemmüm 2, FedailûI-Ashab 5, 30, Tefsir, Nisâ 10, Mâide 3, Nikâh 65, 125, Libas 52, Hudud 39; Müslim, Hayz 108, (367); Muvatta, Tahâret 89, (1, 53, 54); Ebu Dâvud, Tahâret 123, (317); Nesâi, Tahâret 194, (1, 163, 164).


(3697 - İmrân İbnu Husayn (radıyallahu anhüma) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), bir kenara çekilmiş halkla birlikte namaz kılmayan bir adam gördü.
"Ey filan! Halkla birlikte niye namaz kılmıyorsun?'' diye sordu. Adam:
"Ey Allah'ın Resulü, cenâbet oldum, su da yok'' deyince:
"Toprağı kullan, o sana yeterlidir" buyurdular."
Buhari, Teyemmüm 6, 8, Menâkıb 25; Müslim, Mesâcid 317, (682); Nesai, Tahâret 203, (1,171) Tirmizi, Tahâret 110, (145).

3698 - Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselâm) buyurdular ki: "On yıl boyu su bulamasa da, temiz toprak müslümanın abdest suyudur. Suyu bulamayınca, bedenini onunla meshlesin, zira bu daha hayırlıdır.''
Ebu Dâvud, Tahâret 125, (332, 333); Tirmizi, Tahâret 92, (124); Nesâi, Tahâret 204, (1, 171).

3702 - Amr İbnu'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor: "Zâtu's-Selâsil Gazvesi 'nde, soğuk bir gecede, ihtilam oldum. Yıkandığım takdirde helak olacağımdan korktum. Böylece teyemmüm yapıp, arkadaşlarıma sabah namazını kıldırdım.
Bu hadiseyi Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlattılar. Bana:
"Ey Amr! Sen cünüb olduğun halde arkadaşlarına namaz mı kıldırdın?" diye sordu. Ben de yıkanmama mâni olan durumu haber verdim ve dedim ki:
"Ben Allah'ın şöyle söylediğini işittim:
"Kendinizi öldürmeyin, Allah sizlere karşı rahimdir'' (Nisa 29)
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) güldüler ve hiçbir şey söylemediler."
Ebu Davud, Tahâret 126, (334, 335)

3703 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "İki kişi bir sefere çıktılar. Derken namaz vakti girdi. Beraberlerinde su olmadığı için temiz toprakla teyemmüm ettiler ve namazlarını kıldılar. Sonra vakti içinde su buldular. Bunlardan biri, abdesti de namazı da iade etti, diğeri iade etmedi.
Sonra Resulullah Aleyhissalatu vesselam'a gelince durumu anlattılar. Resulullah aleyhissalatu vesselam, iade etmeyene:
"Sünnete isabet ettin, namazın sana yeterlidir!" dedi. Abdesti ve namazı iade eden zata da: "Sana iki kat ücret var!" ferman buyurdu."
Ebu Davud, Taharet 128, (338, 339); Nesai, Gusl 27, (1, 213).


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süryanice

Geçen gün beni heyecanlandıran bir yazıya denk geldim. Süryaniceyle alakalıydı. Kısa bir bölümünü burada yayınlayacağım. Anlayabilmek için “ Ahma hamîsen, etma tamîsen..”  duasını birkaç sefer tekrar ettiğimde nedense Üstadım’ın ‘size söylenenden başkasını söylemeyin’ tavsiyesi aklıma geldi ve sustum. Bu hususu kendisine sormak için not aldım. Çünkü çok uzun ve çok yönlü olan bu meseleyi birkaç cümleyle kalbime tesir ettirebilecek yegane kişi kendisidir. O yüzden yazının tamamını paylaşıp yormak istemiyorum, bir bilgi olarak kalsın. Nasip olursa ve dillenmesi gereken bir meseleyse cevabını mecliste alırız inşallah.  “Abdülaziz Debbağ Hazretleri buyurdu ki; Tilmisan’ın saygıdeğer zevatından birkaç kişi bize geldi­ler. Beytullah’a hacceden zatlardan bazısı onlara demişler ki: Bir ara  Şeyh İbrahim Düsûkî  Hazretlerinin kabrini ziyaret et­tik. Tam bu sırada Şeyh İbrahim Hazretleri bize şu duayı öğ­retti: Bismillâhil hâlikil ekberi ve hüve hirzün mâniün mimmâ ehâfü m...

Kelime-i Tevhidle İlgili Hadis-i Şerifler

“Bir kimse, günde yüz kere (la ilahe illellah) derse, kıyamet gününde Allahu Teala (c.c) Hz.leri, o kulunun yüzünü ayın ondördüncü bedir gecesindeki parlaklığı gibi ba’s ve haşr edecek ve sevap cihetinden onun ameli derecesine, hiç kimsenin ameli ref olunmayacaktır. (Ancak onun kadar ve daha ziyade diyenlerinki müstesnadır.)  Et-Tegrib C.2 S.449 “Bir kimse (La ilahe illallah) diye şhadet getirirse, Allah’ü teala(c.c) Hz.leri o kimse üzerine cehennem, haram kılar.”  Et-Tegrib C.2 S.412 “Zikrin efdali La ilahe illallah’tır.”  Riyazussalihin “Bir Müslüman kul La ilahe illallah deyince, bu tevhid kelimesi gökleri yarar, Allah’ın (c.c) huzuruna varıp durur. Allah-u Teala (cc) Hz.leri ‘Sakin ol! Sakin ol!’ der. Kelime-i Tevhid cevap verir: ‘Nasıl sakin olayım. Beni söyleyen kişi mağfiret olunmadıkça sakin olamam. Heyecan ve ızdırabım dinmez.’ deyince Cenab-ı Hakk da: ‘Daha o kulumu lisanından seni akıtıp söylettiğim zaman onu mağfiret etmiştim.’ Buyurur. Ve Kelimei Tevhid ra...

Cemaatle Zikr'in Fazileti, Edep ve Erkanı - Mustafa ÖZBAĞ (Makale)

Zikri yaptırana Zakir denir. Zikr halakası mümkün olursa daire(halaka) şeklinde oluşturulur. Zakir zikrin adabını bilenleri birinci halakaya alır. Diğerlerini ikinci halakaya alır ve herkesin eşit bir şekilde zikri öğrenmesini ve yapmasını temin eder. İlahizen, gudümzenlerin ve mahalle görevlisi arkadaşların davet edilmeyi beklemeden ön halkaya geçmeleri gerekir. Zikrullahta üstad bulunsa dahi, görevli arkadaşların da bu şekilde halkayı tanzim etmeleri adabtandır. Ön halkada bulunmakla arka halkalarda olmak arasında fazilet farkı yoktur. Görevlilerin şehir dışından üstadı ziyarete gelen görevlileri ve misafirleri ön halkaya davet etmesi de adabtır. Zikrullah bitmeden, zikri terk etmek gerekiyorsa, üstadın müsaadesi olmadan terkedilmemelidir. Zikrullah yapılan mekanda kapı ve pencerelerin örtülmesi sünnettir. Zikrullah halkasının ortasına şifa niyetiyle su ve şeker konulabilir. Halka kurulduktan sonra, zakir silsile-i sadat üzere bağışlama yapar. Bağışlama usulü şöyledir: “Üç İhlas Bir...