Ana içeriğe atla

Cemaatle Zikr'in Fazileti, Edep ve Erkanı - Mustafa ÖZBAĞ (Makale)


Zikri yaptırana Zakir denir. Zikr halakası mümkün olursa daire(halaka) şeklinde oluşturulur. Zakir zikrin adabını bilenleri birinci halakaya alır. Diğerlerini ikinci halakaya alır ve herkesin eşit bir şekilde zikri öğrenmesini ve yapmasını temin eder. İlahizen, gudümzenlerin ve mahalle görevlisi arkadaşların davet edilmeyi beklemeden ön halkaya geçmeleri gerekir. Zikrullahta üstad bulunsa dahi, görevli arkadaşların da bu şekilde halkayı tanzim etmeleri adabtandır. Ön halkada bulunmakla arka halkalarda olmak arasında fazilet farkı yoktur. Görevlilerin şehir dışından üstadı ziyarete gelen görevlileri ve misafirleri ön halkaya davet etmesi de adabtır. Zikrullah bitmeden, zikri terk etmek gerekiyorsa, üstadın müsaadesi olmadan terkedilmemelidir. Zikrullah yapılan mekanda kapı ve pencerelerin örtülmesi sünnettir. Zikrullah halkasının ortasına şifa niyetiyle su ve şeker konulabilir.
Halka kurulduktan sonra, zakir silsile-i sadat üzere bağışlama yapar. Bağışlama usulü şöyledir:
“Üç İhlas Bir Fatiha”
“Ya Rabbi, Peygamber efendimiz[s.a.v.]Hz.lerinin ruhlarına ve bütün geçmiş Peygamber efendilerimizin ruhlarına, Cihar-yari Güzin efendilerimiz Ebubekir-i Sıddık,Ömer-ül Faruk,Osman-ı Zunnireyn,Ali-yel Murtaza[ra] Hz.lerinin ruhlarına,tüm Ashabı Resulullah hz.lerinin ruhlarına,Evlad-ı Resullullah, İmamı Hasan ve İmamı Hüseyin (RA) Efendilerimizin Ruhlarına,Tabiiyyün ve Tebeyi Tabiyyun Efendilerimizin Ruhlarına, İmamımız İmam-ı  Azam Ebu Hanife, İmam-ı Şafii,İmam-ı Maliki,İmam-ı Hanbeli ve bütün Mezheb imamlarının ruhlarına hediye eyledim vasıl ve hissedar eyle ya Rabbi.

“Üç İhlas Bir Fatiha”
“Ya Rabbi, Pirimiz Seyyid Abdulkadir Geylani, Seyyid Ahmed-er Rufai, Seyyid Ahmed-el Bedevi, Seyyid İbrahim Dusiki, Şeyh Ebul Hasan-el Şazeli, Şah-ı Nakşibend-i Muhammed Bahaddin, Şah-ı Mevlana Celaleddin-i Rum-i, Hacı Bektaş-ı Veli, Hacı Bayram-ı Veli, Muhammed Mehmet Üftade Hz.lerinin ve tüm Pir efendilerimizin ruhlarına hediye eyledim vasıl ve hissedar eyle ya Rabbi.”

“Üç İhlas Bir Fatiha”
“Ya Rabbi, bütün geçmiş Velilerin, Evliyaların, Dervişlerin, Müminlerin ruhlarına, Üstadımız Bayındırlı Hacı Mustafa Efendinin ruhaniyetine ve yaşayan bütün Velilerin ruhaniyetine, bütün derviş kardeşlerimizin ve ümmeti Muhammedin ruhaniyetlerine, geçmiş akrabayı taallukatımızın ruhlarına, Turuku Aliyemizden gelmiş geçmişlerin ruhlarına,hediye eyledim vasıl ve hissedar eyle ya Rabbi.

Bundan sonra tevbe ve istiğfar edilip, günahlardan af talep edilir. Daha sonra Zakir, zikrullaha başlamadan önce, vesile ister ve şunları söyler:
“Şey ‘en lillah Ya Hz. Allah cc.
 Şey ‘en lillah Ya Hz. Muhammed Mustafa (sav)
 Şey ’en lillah Ya İmameyn.
 Şey ‘en lillah Ya Piri piran.
 Şey ‘en lillah Ya Üstadım” der ve zikrullaha başlar.

Zikrullaha istiğfar (tövbe) ile başlanır. Bazı çeşitli istiğfarlarda ilave edilir. Daha sonra bir miktar besmele okunur. Bir miktar esmaü’l-hüsna (Allah’ın güzel isimleri) okunur. Daha sonra Salavat-ı şerife okunur. Salavatı şerifeden sonra üç defa kelime-i tevhid dört elif miktarı uzatılarak okunur. Bir hadisi şerifte Bu usul üzere yapıldığı takdirde kulun her defasında dört bin günahının af olunacağı umulur.
Bundan sonra ayağa kalkılır, ayakta halkayı tanzim etmenin en güzel yolu dervişlerin kolkola girmesiyle olur. Daha sonra derviş,  ellerini, namazdaki kıyam duruşu şeklinde bağlar. Zikir ayakta sağdan başlar sol tarafa kalbin üzerine yapılır. Otururken ise sadece kalbe doğru hafifçe sola doğru yapılır. Safların tam bir halka halini aldığında, ayaktaki zikre; kelime-i Tevhid ile başlanır,  lafza-i celalle (Allah) devam edilir. Hayy esması, Hû esması ve Hak esması okunarak yere oturulur. Sonra yine esmaü’l-hüsnadan bazıları okunur. Kur’an okunup, dua edilerek, hatime (güzel bitim) edilir.
ZİKRULLAHDA OKUNAN ESMALAR:
Estağfirullah El—Aziym. (yedi defa)
Manası: Esirgeyip bağışlayan Allah’ı Ta’zim ederim.

Ya Malikel—Mülkül Kadiym Estağfirullah El—Aziym. (Yedi defa)
Manası:Hem ezeli ve hem ebedi, mülkün sahibi olan ve esirgeyip bağışlayan Allah’ı Ta’zim ederim.

Estağfirullah aman Ya Rabbi, min küllü zembin tevbe Ya Rabbi.(Yedi defa)
Manası: Esirgeyip bağışlayan Rabbim! Bütün günahlarıma tevbe ettim ey Rabbim!.

Estağfirullah tübti ilallah, ve Neheytü Kalbi an masivallah! (Yedi defa)
Manası: Esirgeyip bağışlayan Allah’ım! Tevbeleri kabul etmek ancak sana aittir. Kalbimde bulunan masivayı (kötülüğü) benden al!.

Bismillahirrahmanirrahiym. (Yedi defa)
Manası: Dünyâda dost olsun düşman olsun, lâyık olsun olmasın, mü'min olsun kâfir olsun bütün yaratıklara rızık ve sayısız nîmetler veren, Âhirette yalnız müslümanlara acıyan Rahman ve Rahim olan Allah’ın adı ile başlarım.

Ya Rahman, ya Rahiym ya Allah. (Yedi defa).
Manası: Ey bütün mahlukata rızık ve nimet veren. Ey sadece mü’minleri sevindiren yüce Allah!

Ya Sübhan, Ya Sultan, Ya Allah. (Yedi defa)
Manası: Ey noksan sıfatlardan uzak olan, Ey her türlü saltanat kendisine ait olan yüce Allah!

Ya Deyyan Ya Burhan Ya Allah. (Yedi defa)
Manası:Ey her şeyi hesaba çeken ve en büyük delil sahibi olan yüce Allah!

Ya Hannanü Ya Mennanü Ya Allah. (Yedi defa)
Manası: Ey merhametli olan ve Ey verdiğinde çokça veren yüce Allah!

Ya Settar Ya gaffar Ya Allah. (Yedi defa)
Manası: Ey ayıpları örten ve Ey Günahları affeden.

Bundan sonra şöyle bir ilticada bulunulur: “Ya Rabb! Settar ismine dehalet ediyoruz, ayıplarımızı örtüver. Gaffar ismine dehalet ediyoruz, günahlarımızı bağışla.”    Amin.
Ahzab suresi 56. إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا  İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen)" ayeti kerimesi okunur manası “Allah ve melekleri, Peygamberine çokça salat ederler. Ey iman edenler! Sizde ona salat ve tam bir teslimiyetle selam verin.”
Daha sonra Alemlerin Efendisine şu Salavatü Şerife yedi defa okunur.
“Allahümme Salli ala, Seyyidina, Muhammedinin—Ne— biyyil—Ümmiyyi ve ala, Alihi ve sahbihi ve sellim.”

Bundan sonra, Kelime-i Tevhid “Efdalü’z- Zikir Fa’lem Ennehu” diye başlanıp, üç elif miktarı uzatılarak üç defa açıktan cemaate okutulur.* Daha sonra, Peygamber efendimiz Medine’ye girerken, Medine’nin sağ cenahında erkekler halaka oluşturup ayakta peygamberimize sundukları, methiye okunur.
“Hasbi Rabbi Cellallah, Ma fi Kalbi ğayrullah,
Yuhyi Kalbi zikrullah, La ilahe illallah,
Nur-u Muhammed Sallallah, La ilahe İllallah.” Derken eller kalbin üstüne getirilir, ikinci tekrarda ellerimizi yüzümüze kavuştururuz.

Manası:
“Celil olan Allah, Benim Rabbimdir ve o bana kafidir.”
“Kalbimde ondan başka, hiçbir şeye yer yoktur.”
“Allah’ı zikretmekle kalbimi diriltti.”
“Allah’tan başka tapılacak hiçbir ilah yoktur.”
“Allah, Nur-u Muhammed’e salat eylesin”
“Allah’tan başka tapılacak hiçbir ilah yoktur.”

    Bundan sonra Kelime-i Tevhid okunur. Zikrullahın akışına uygun bir şekilde ilahiler söylenir. Zikrullah durdurulacağı zaman, kelime-i şehadet ile durdurulur. “ilahi ente Maksudi ve Rızake Matlubi” Allah’ım! Maksadım sensin, Matlubum ise senin rızandır denilerek zikrullah durdurulur. Daha sonra lafza-i Celal okunur. Zikrullahın akışına uygun ilahiler söylenir. Yine zikrullah biteceği zaman aynı şekilde, kelime-i şehadet okunur ve  “ilahi ente maksudi ve rızake matlubi” diyerek durdurulur. Zakir “Ya Allah” der cemaatte her esmadan sonra “celle cellahu” der, ve böyle esmaül hüsnadan sesli zikre devam edilir.
Bundan sonra Hayy esması okunur. Hay esmasında da zikrullahın akışına uygun ilahiler okunur. Yine zikrullah durdurulurken, kelime-i şehadet okunur ve “ilahi ente maksudi ve rızake matlubi” diyerek bitirilir. Bundan sonra Hu esması okunur ve aynı kaideler geçerlidir. Daha sonra Hak esması okunur. Sonra yere oturulup yine esmaü’l hüsnadan bazıları okunur.
Ya Malüku Ya Guddus Ya Allah. (Yedi defa)
Manası: Ey Mülk sahibi ve bütün eksiklikten münezzeh olan yüce Allah!

Ya Mü’min Ya Selam Ya Allah. (Yedi defa)
Manası: Ey Emin olan ve Ey Selamet sahibi olan yüce Allah!.

Ya Berru Ya Nur Ya Allah. (Yedi defa)
Manası: Ey yapılan itaatı kabul eden ve Ey karanlıkları aydınlığa çeviren yüce Allah!

Ya Zelcelali ve’l-İkram.(Yedi defa)
Manası: Ey Celal ve ikram sahibi olan yüce Allah!.

Allah, Vahid, Ehad, Samed. (Yedi defa)
Manası:Zatında bir ve tek olan,hiçbir şeye ihtiyacı olmadığı halde bütün ihtiyaçları gideren yüce Allah!
Üç defa "Biz severiz Muhammed’i, Cihar Yari Veliyi, Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali Haydarı"

Bundan sonra Tilaveti güzel olan bir derviş Kur’an-ı Kerimden kısa bir kaç ayet okur ve genellikle de tevbe suresi son iki ayet okunur.


لَقَدْ جَاءكُمْ رَسُولٌ مِّنْ أَنفُسِكُمْ عَزِيزٌ عَلَيْهِ مَا عَنِتُّمْ حَرِيصٌ عَلَيْكُمبِالْمُؤْمِنِينَ رَؤُوفٌ رَّحِيمٌ


فَإِن تَوَلَّوْاْ فَقُلْ حَسْبِيَ اللّهُ لا إِلَهَ إِلاَّ هُوَ عَلَيْهِ تَوَكَّلْتُ وَهُوَ رَبُّالْعَرْشِ الْعَظِيمِ


128.Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).
129.Fe in tevellev fe kul hasbîyallâh(hasbîyallâhu), lâ ilâhe illâ hûv(hûve), aleyhi tevekkeltu ve huve rabbul arşil azîm(azîmi).
128. Andolsun size kendinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, müminlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.
129. (Ey Muhammed!) Yüz çevirirlerse de ki: Allah bana yeter. O'ndan başka ilâh yoktur. Ben sadece O'na güvenip dayanırım. O yüce Arş'ın sahibidir.
ve Dergah duası yapılır:
    “Elhamdülillahillezi gale fi kitabihi’l-Kerim fa’lem ennehu La ilahe illallah. Vessalatü vesselamü ala Rasulina Muhammedinillezi gale fi hadisihişşerif efdalüzzikir La ilahe illallah. Ve ala alihi ve eshabihi’ş-şaribiyne Rahigal hakikati La ilahe İllallah. Allahümme eğris fi galbi şecerate la ilahe İllallah. Ve edhir ala lisani yenabia bihikmeti La ilahe İllallah. Venşur ala vechi bergi nuri La ilahe İllallah. Ve eğrik ruhi fi bahri ma’rifeti La ilahe İllallah.”
    “Vahfazna Ya Rabbi min külli şekkin, ve küfrin, ve riya’. Ve min mekril Makirin, ve Hasedil Hasidin, Ve Adavetil Muadiyn, Ve min şerri nefsin, ve şeytanin, ve dünyai, ve deccali, ve hevai, bi inayeti, ver-rigaeti, Hıfzı, La ilahe illallah, Muhammedü’r Rasulullah.”*
    “Ol meclisi zakiran ve matlubu aşıkan olan cenab-ı Rahman. Bu meclisi şerifi cümlemiz hakkında bais-i kesreti aşk, ve muhabbet ve sebebi vefret, istiğrak ve hayret eyle.
  “Allahümme Rabbena atina, fiddünya, Haseneten ve fil ahirati Haseneten, ve gına azabennar, Rabbenağfirliy, velivali deyye, velilmü’miniyne, yevme yegumül hisab, Birahmetike Ya Erhamerrahimiyn. Sübhane rabbike Rabbil izzeti amma yesıfun, ve selamün alel mürseliyn, Velhamdü lillahi Rabbil alemiyn”  denilerek dua bitirilir ve Gülbank okunur.

"Allah Allah, Allah Allah, Allah Allah, Vakti şerifler hayrola, Şerler defola, Allahu Azimüşanın ismi ile kalpler pak ola, demler sefalar müjdat ola, Demi Hazreti Mevlana, Sırrı Cenabı Şemsi Tebriz’i, Keremi İmamı Ali, Şefaati Resulullah-i Nebi, Hûûu "

Eğer orada üstad var ise “el Fatiha” demek üstada bırakılır. Eğer yoksa tarikat adabınca nükabba, nakib, takip edilir, eğer onlarda yoksa en yaşlı veya alim kimseye “El fatiha “ dedirtilir.



E D E P L E R İ

Bağışlamalarda ve zikr hatimesinde Üstadın elini yüzüne kavuşturması beklenilir sonra cemaat elini yüzüne kavuşturur ve amin denilir. Bir ilanı olan varsa Üstadın müsaadesini alarak ilanını yapar.


Zikrullahda edebe riayet etmek çok önemlidir. Kişi, kimi, ne ile ve nasıl zikrettiğini bilmelidir. Yani zikrettiği esmaların manasını bilmelidir. Bilmiyorsa Rabbini zikrettiğini aklından çıkarmamalı, günahlarını hatırlamalı ve gözyaşı dökmeye çalışmalıdir.


Zikrullahda raks etmek olmaz. Bu ancak zikirdeki esmaların durumuna göre, belden yukarısını rüzgarda sallanan ekin başakları gibi sağdan sola hareket ettirmesidir. Ayaklar yerden kesilmez, hoplanılmaz. Belli bir ahenk oluşması için topluca zakirin işareti ile hareket edilir. Zikirde zakirin sesinden fazla ses çıkarılmaz. Zikirde her halükarda zakire uyulur. Zikre önce zakir başlar ve cemaat onu takip eder. Zakirin hangi esmayı okuttuğuna dikkat edilir. Mümkün mertebe gözler kapalı tutulmaya çalışılır. Başkasının nasıl zikrettiğine değil, kendi halini, ölümünü ve mahşeri tefekkür etmelidir. Yapabiliyorsa 
Zikrullahı Peygamber Efendimiz’in yaptırdığını düşünmelidir.


Zikrullah cehri ve gizli olarak ikiye ayrılır. Cehri zikir; yapılış usulune göre kendi içinde üçe ayrılır (1-sesli,2-hafi,3-darbi) ve açıktan yapılır, zikredenin zikir yaptığı bellidir ve  cemaatlede ferdi olarakta yapılabilir. Birincisi sesli, açıktan yapılandır. İkincisi Hafi, nefesle ve açıktan yapılan zikirdir. Üçüncüsü Darbi ki, en kuvvetlice ve yine açıktan yapılan zikirdir. Dördüncüsü, Kalbi, gizli yapılır ve  açıktan (cemaatle) yapılmaz. Kişi işinin başındayken veya başkalarının anlayamayacağı ve zikrettiği belli olmayacak haliyle kalbiyle Allah’ı zikrettiği hâldir. Güzel son dervişin kalbinin zikirle çalışır hale gelmesidir. (Allah hepimize nasip etsin.) Hafi zikir gizli değildir. Hafi zikr ile cehri zikrin birbirlerine üstünlüğü de yoktur. Fazilet her nasıl olursa olsun Allah’ı zikretmektedir. 

Geçmiş büyük imamlar Allah’a vuslat yolunun en kestirme ve en kısa yolunun; Zikir olduğunda hem fikirdirler. Bütün bu zikirlerin ve yapılış hâlleri Kur’an-ı Kerim’de ve sünneti seniyyede tafsilatıyla delilleri vardır.


Çay ikramı, tarikat adabınca üstad, nükabba, nakib, cavuş takip edilerek yapılır. Üstad çay içmeye başlamadan cemaatin çay içmeye başlamaması ve dervişin çay bardağını karıştırırken sessizce karıştırılmasıda adaptandır. Çünkü; zikir bitmesine rağmen üstad sohbet edebilir veya özel bir sorusu olan bu esnada müsaade isteyerek üstada soracağını sorabilir.


Dervişin, üstadı ile kendisi arasına kimseyi sokmaması dergahımızın adabıdır. Görevli arkadaşların Üstad ile görüşmek isteyen herkesi derviş olsun olmasın görüştürmesi gerekir.


Her sohbete gelirken dinden ve tasavvuftan bihaber olan arkadaşlarını çağırması çok güzel ve çok büyük bir ibadettir.


Üstad sohbet ederken sohbethaneye giren dervişin yüksek sesle selam vermesi üstadın sohbetinin yarıda kesilmesine sebibiyet vereceğinden uygun değildir.

Derviş sohbethaneye girerken dergah usulu olan boyun kesme selamını yapar ve hafif sesle  selam vererek, boş bulduğu bir yere oturur. Sohbet esnasında sohbete dikkatini vermesi gerekir ve sağa sola iltifat etmemelidir. Her sohbeti ilk defa dinliyormuşcasına heyecanla, iştiyakla ve büyük bir muhabbetle dinlemelidir. Üstadının sohbeti esnasında üstadının gözünden gözünü ayırmamalı ve oturmasına dikkat etmeli, derviş arkadaşlarıyla laubali hareketlerde bulunmaktan kaçınmalıdır. Böyle bir sohbeti, cennet bahçesi ve şifa bilmeli, nasip eden Allah’a hamd ve şükür etmelidir.


Sohbethaneye giren dervişin sohbethanede kaldığı müddetçe itikâfa niyet etmesi de sünnettendir. Yine zikrullah mekanından çıkarken; boyun kesme selamı ile  çıkılmalı ve  içinden üstadından musaade isteyerek ve yine hafif sesle selam vererek, birdahaki sohbete gelmeye niyetlenerek sohbethaneden ayrılmalıdır.


*Cemaatla kılınan namazların arkasından yapılması da sünnettir. Namazı kıldıran Kelime-i Tevhidi “Efdalü’z- Zikir Fa’lem Ennehu” diye başlatır, üç elif miktarı uzatılarak üç defa açıktan cemaate okutulur. ” El-fatiha “demeyi orada bulunanlardan tarikat adabınca Üstad, nükabba, nakib, cavuş‘a veya en yaşlı veya alim kimseye bırakır.

Mustafa ÖZBAĞ
        25.01.2007

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Süryanice

Geçen gün beni heyecanlandıran bir yazıya denk geldim. Süryaniceyle alakalıydı. Kısa bir bölümünü burada yayınlayacağım. Anlayabilmek için “ Ahma hamîsen, etma tamîsen..”  duasını birkaç sefer tekrar ettiğimde nedense Üstadım’ın ‘size söylenenden başkasını söylemeyin’ tavsiyesi aklıma geldi ve sustum. Bu hususu kendisine sormak için not aldım. Çünkü çok uzun ve çok yönlü olan bu meseleyi birkaç cümleyle kalbime tesir ettirebilecek yegane kişi kendisidir. O yüzden yazının tamamını paylaşıp yormak istemiyorum, bir bilgi olarak kalsın. Nasip olursa ve dillenmesi gereken bir meseleyse cevabını mecliste alırız inşallah.  “Abdülaziz Debbağ Hazretleri buyurdu ki; Tilmisan’ın saygıdeğer zevatından birkaç kişi bize geldi­ler. Beytullah’a hacceden zatlardan bazısı onlara demişler ki: Bir ara  Şeyh İbrahim Düsûkî  Hazretlerinin kabrini ziyaret et­tik. Tam bu sırada Şeyh İbrahim Hazretleri bize şu duayı öğ­retti: Bismillâhil hâlikil ekberi ve hüve hirzün mâniün mimmâ ehâfü m...

Kelime-i Tevhidle İlgili Hadis-i Şerifler

“Bir kimse, günde yüz kere (la ilahe illellah) derse, kıyamet gününde Allahu Teala (c.c) Hz.leri, o kulunun yüzünü ayın ondördüncü bedir gecesindeki parlaklığı gibi ba’s ve haşr edecek ve sevap cihetinden onun ameli derecesine, hiç kimsenin ameli ref olunmayacaktır. (Ancak onun kadar ve daha ziyade diyenlerinki müstesnadır.)  Et-Tegrib C.2 S.449 “Bir kimse (La ilahe illallah) diye şhadet getirirse, Allah’ü teala(c.c) Hz.leri o kimse üzerine cehennem, haram kılar.”  Et-Tegrib C.2 S.412 “Zikrin efdali La ilahe illallah’tır.”  Riyazussalihin “Bir Müslüman kul La ilahe illallah deyince, bu tevhid kelimesi gökleri yarar, Allah’ın (c.c) huzuruna varıp durur. Allah-u Teala (cc) Hz.leri ‘Sakin ol! Sakin ol!’ der. Kelime-i Tevhid cevap verir: ‘Nasıl sakin olayım. Beni söyleyen kişi mağfiret olunmadıkça sakin olamam. Heyecan ve ızdırabım dinmez.’ deyince Cenab-ı Hakk da: ‘Daha o kulumu lisanından seni akıtıp söylettiğim zaman onu mağfiret etmiştim.’ Buyurur. Ve Kelimei Tevhid ra...