Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İKİ VELİ

Vaktiyle irfan aşığı bir zat, çok hürmet ettiği kemalli bir zata: "Bana ermiş bir veli gösterebilir misin?" diye yalvarmış. O zat da: "Haydi sokağa çıkalım, istediğini sana göstereyim" demiş. Sokağa çıkmışlar, kamil olan zat bir kasap dükkanına uğramış bir okka et kestirmiş, eti eline alır almaz: "Bu et yağlı" demiş, beğenmemiş. Kasap bir daha kesmiş, bu sefer de "Çok yağlı verdin" demiş yine beğenmemiş. Kasap bir daha kesmiş, bu defa: "İyi amma çok kemikli oldu" demiş, reddetmiş. Hulasa bir koyunu parça parça yaptırdıktan sonra "Beğenmedim bugün et almayacağım" diyerek dükkandan çıkmışlar, kasap da: "Kusura bakmayın size layık et yapamadım" diye özür dilemiş.  Kamil olan zat, yanındaki zata dönerek: "Nasıl?" Demiş "İşte veli böyle olur. Koyununu parça parça ettirdik de adam gık demedi. Zira her sözü, her işi Allah'dan diliyor ve biliyor. Şimdi gel sana evliyadan birini daha göstereyim....
gelibolu mevlevihanesi 12.05.19

Gelibolu İftarı Sema Programı The Guardian’da günün fotoğraflarında

https://www.theguardian.com/news/gallery/2019/may/13/catching-waves-and-whirling-dervishes-mondays-best-photos?CMP=share_btn_link

tarifsizlik

1. tarifsizliği teslimiyetle tanımlıyorsun kelimeye kağıda gelmiyor. bulunduğu zaman-mekan-konum ilişkisi böyle çalışıyor. bildiğimiz ilişki sistemlerinden farklı.  2. tarifsizlik keyfiyete tabi. 3. tarifsizlik yerleştiği yerdeki bütün duyguları yabani ot gibi kökleriyle birlikte kopartıp atıyor. kendisinden başka bir şey bırakmıyor. 4. tarifsizlik imkansız ve saçma görünen her şeyi yapabileceğini söylüyor ama akıl yanaşmıyor. 5. tüm tariflerin özünde tarifsizlik var.

bağlanmayan ip

yazacak kelimelere tutunamıyorum;  akıp giden hayal gibi zamanın saçları arasında kaybolup gidiyorlar. başladığım yerle biten yerin her daim yer değiştirdiğini farketmek bir noktada,  noktanın dahi dikkatini celp etmiyor. her şey kendinden daha ulvi olana doğru yönünü çevirmişken,  olan ve olacak olanların kimse için bir ehemmiyeti kalmıyor,  o zaman görüyorsun; sebeplerin çengellerini bir yere takmaya çalışmak ne manasız, akla anlatamıyorsun;  sıkıca tuttuğu, ucu hiçbir yere bağlı olmayan ipi bırakmamakta  bir çocuk inadı ve ısrarında var gücüyle tutunuyor.  yorgunluğun üst notalarındayken,  enerjinin zaten bedeninin içinden gelmediğini gördüğünde bahanene çelme takılıyor,  bilemiyorsun tüm bunları oturup yazmaya başlamadan önce.  yazarken farkettiklerin havaya üflenen baloncuğun güneşe doğru rüzgarla süzülüken yarattığı heyecan gibi hemencecik  patlayıveriyor  geriye kalan yine tanımsızlık, bilinmezlik, onca isimsiz şey ol...